Mersin’e kurulma kararı alınan 4 adet balık çiftliği çeşitli tartışmaları beraberinde getirdi. Mersin’de balık çiftliklerinin kurulması için tespit edilen yerleri sizler için derledik.
Mersin’e kurulacak olan balık çiftlikleri için tartışmalar sürüyor. Balık çiftliklerinin kurulma kararı şehirde tepkiye neden olsa da uzmanlar balık çiftliklerinin sanıldığının aksine çevreye zararlı bir yapı olmadığını ısrarla savunuyorlar.
Mevcut yasalara göre, balık çiftlikleri kıyıdan en az 1,1 kilometre mesafede, 30 metreden daha derin alanda ve 0,1 metre/saniye akıntı hızından daha yüksek alanlarda kurulabilmekte. Mersin deniz sahası içerisinde 18-20-21 Şubat tarihlerinde, aralarında Çevre Bakanlığı ile Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın da olduğu 12 kurum bir komisyon oluşturdu. Bu komisyonun yaptığı incelemelerde 8 deniz sahasında su ürünleri üretiminin yapılabileceği yönünde tespitler yapıldı. Bu tespitler sonucunda da 4 alanda mutabık kalındı. Dana Adası civarında bir, Aydıncık bölgesinde iki, Anamur bölgesinde de bir olmak üzere 4 alanın üretime uygun olduğu, bütün kurumların imzasıyla tespit edildi.
İŞTE MERSİN’DE BALIK ÇİFTLİĞİ KURULACAK ALANLAR
DANA ADASI
Dana Adası (ya da denizcilikteki adıyla Provencal Adası) Mersin sahilindeki en büyük adadır. Gerçi balık ve deniz meraklıları tarafından oldukça iyi bilinir ama sahil boyunca kara yolculuğu yapanların gözlerinden saklanır. Çünkü genellikle deniz kenarından giden yol, Dana Adası’na yaklaştığında adayı saklamak istermişçesine sahilden uzaklaşır. Tekrar sahile yaklaştığında ise ada çoktan geride kalmıştır.
Adayı görmek için Mersin’den devlet karayoluyla batıya giderek, Taşucu ve Boğsak tünelini geride bırakıp, Akdere beldesinden 3 kilometre sonra, Işıklı köyü girişinde güneye sapmak gerekir. Bu noktanın Mersin merkeze uzaklığı 1 15 kilometre kadardır. Devlet karayolundan sonraki 7 kilometrelik yol yer yer bozulmuş olmakla birlikte, binek araçlarının rahatlıkla gidebileceği asfalt bir yoldur. (Yol zamanında Tisan tatil köyüne gidiyordu. Günümüzde Tisan’ın ayrı bir yolu var ve eski yol bu defa da Mavikent tatil sitesine ulaşıyor.) Devlet karayolu ile sahil arasındaki yolun yaklaşık olarak ortasında 275 metre yüksekliğinde bir geçide varılır. Bu geçidi aşanlar bütün güzelliği ile adayı karşılarında bulurlar.
Ada sahile paralel uzanan dik dörtken şeklinde bir adadır. Sahile paralel uzun boyutu 2800 metreye yakın olup, eni de ortalama olarak 1000 metre dolaylarındadır. Adayı sahilden ayıran 2300 metrelik boğaz Kargıncık Boğazı olarak bilinir. Üzerinde Afrodisiyas örenlerinin bulunduğu Ovacık Yarımadası ise Dana Adası’nın yaklaşk olarak 7 kilometre kadar güney batısında yer alır. Dana Adası dağlıktır. Dağ adayı bir baştan bir başa kat eden bir sırttır. Sırt batı kesimde 250 metreye kadar yükselir ve doğuya doğru yükseltisi azalır. Dağın yamaçları adaya yeşil rengini veren yoğun maki örtüsüyle kaplanmıştır. Ne var ki 2002 yılında kimi sorumsuz kampçılar adanın doğu kesiminde bir yangın çıkardılar. Yangın kısa sürede genişleyerek adanın üçte birinde bütün yeşil örtüyü yok etti. Aradan bunca zaman geçtiği halde ada hala kendini toparlayamadı.
Adada günümüzde herhangi bir yerleşim yeri yok. Oysa geçmişte Pithyussa olarak bilinen ada yerleşim yeriydi. Milattan önce 6. yüzyılda Babil’in savaşçı kralı Neriglissar bölgemize yaptığı seferde önce Kirşu’ya (yani Aydıncık-Gülnar arasındaki Meydancık Kale’ye), daha sonra da Dana Adası’na saldırmıştı. Neriglissar’ın yıllıklarında Dana Adası “deniz içinde bir dağ” olarak nitelendirir. Ada geç Roma ve Bizans çağında da meskûndu. Adanın daha sonraları Haçlı seferleri döneminde Fransızlar tarafından bir ticaret merkezi haline getirildiği anlaşılıyor. Adanın kuzey bölgesinde kilise, ev, mezar, su kemeri hatta bir hamam kalıntısı bulunması, adada bir dönem ciddi bir yerleşim olduğunu kanıtlar. Adanın karşısında ana karada da bazı benzer kalıntıların oluşu karşılıklı iki noktanın Kargıncık boğazından geçen ticaret gemileri için bir tür denetim noktası oluşturduğunu düşündürüyor.
Eşsiz denizinde mavinin her tonuna rastlanıldığı gibi, berraklığıyla suyun dibi bile rahatlıkla görünür.
AYDINCIK
Beton yığınına dönüşmemiş bu Yörük yurdu, küçük bir Akdeniz kasabasının tüm özelliklerini taşımaktadır. Ilıman ikliminden dolayı da Aydıncık halkı geçimini tarım ve turizmle sağlamaktadır. Aydıncık ilçesi dağ ile deniz arasına sıkışmış olması nedeniyle arazi yapısı son derece engebeli ve dağlıktır. Küçükalan ve Büyükalan diye adlandırılan yerler ise ovalıktır.
Kent, turizm açısından büyük bir potansiyele sahiptir. Tertemiz denizi, kumu ve güneşiyle gelenleri büyülemektedir. Çeşitli medeniyetlerin izlerini taşıyan Aydıncık, tarihî eserleri, mağaraları, sualtı zenginliği, endemik bitkileri, konargöçerleriyle her çeşit turiste hizmet verebilecek güçtedir.
Deniz, kum ve güneşin keyfini çıkarmanın yanı sıra sükûneti seviyor, tarihi ve doğal güzelliklere de ilgi duyuyorsanız, Aydıncık tam size göre bir mekân.
Aydıncık, emeklilik yaşamını, deniz kenarında, küçük bir yerde, sakin bir ortamda, huzur içinde geçirmek isteyenler için de oldukça uygundur.
ANAMUR
Anamur İlçesi, Mersin’in en batısında yer alır. İlçe merkezi Mersin’e 230 km, Antalya’ya 265 km, Karaman’a 230 km, Kıbrıs’a da 40 mil (76 km) uzaklığında olup, Mersin-Antalya Devlet Karayolu üzerinde kurulmuş, yüzölçümü 1.241 km2’dir. Orta Toros Dağlarının, Akdeniz’e inen kolları, İlçe topraklarının içinden geçer. Bu nedenle arazi engebeli ve dağlıktır. Kıyıdan 5-10 km. içeride, 500-1000-1500 m. yükseklikteki dağlara rastlanılmaktadır.
Anamur ve Çevresindeki kumsallarda Caretta-Carettalar insanlar birlikte yaşarlar. Kaplumbağa popülasyonunun yoğun olduğu kumsallarda yaklaşık 500 yuvadan 45.000 yavrunun yumurtadan çıkarak denize ulaştığı saptanmıştır.
Türkiye kıyılarında 70 adet Akdeniz foku (monachus monachus) saptanmıştır. Bunlardan 25 adedi Mersin ilinin Bozyazı, Anamur, Aydıncık ilçeleri kıyılarında yaşamlarını sürdürmektedir.
Tarihi yerleri bakımından Mersin’in en zengin bölgelerindendir. Mamure Kalesi ve Anemuriom Antik Kenti Dünyaca bilinir.
bilin bakalım bu iş adamları kimi ankara da istanbulda ağırladı yıllar önce