MHP Lideri Devlet Bahçeli gazetecilerle kahvaltıda buluştu. Yerelde ittifak için net ifadeler kullanan Bahçeli’ye ısrarla Mersin adayı sorulması ve Bahçeli’nin örneklerinde hep Adana ve Hüseyin Sözlü’den bahsetmesi Mersin kamuoyunda şaşkınlık yarattı.
MHP genel Başkanı Devlet Bahçeli, AK Parti ile yerel seçim ittifakını değerlendirdi.
MHP Lideri Bahçeli, Ankara, İstanbul ve İzmir’de Cumhur İttifakı’nın kazanması gerektiğini söyleyerek, “Bunun için görüşüyoruz. İstanbul’dan MHP aday göstermeyecektir” dedi.
“İSTANBUL’DAN ADAY ÇIKARMAYACAĞIZ”
MHP Lideri Devlet Bahçeli, “MHP, İstanbul’da bir aday çıkartarak, kendi kendini kandırarak, Türk siyasetinde varlığını devam ettiremez” diyerek, yerel seçimde İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nden “başkan adayı göstermeyeceğini” açıkladı.
– Neden Cumhur İttifakı’nın yerel seçimlerde de devam etmesine yönelik
çağrıda bulundunuz?
Öncelikle şuradan başlamak lazım: 24 Haziran seçimleri sonrasında yerel yönetimler seçimlerinin erkene mi alınacağı, zamanında mı yapılacağı tartışmasını başlatan çevreler, seçimlerin 31 Mart 2019’da yapılma ihtimalinin kuvvet kazanması sonrası, bu defa “Acaba ittifak olur mu olmaz mı?” tartışmasını başlattılar. Birçok değerli bilim insanı buna katılıyor, siyasiler buna giriyor. Değişmez televizyon yorumcuları bu işin içindeler. İttifakı, Cumhur İttifakı’yla da ilişkilendirerek neler yapılacağını hem tartışıyor, hem merak ediyorlar. Fakat öğrenmekte de güçlük çektiklerini ifade ediyorlar. 31 Ağustos günü, Etimesgut’ta Anadolu Kültür Haftası Anadolu başlarken, 41 tesisin açılış ve temel atma töreni de düzenlenmişti. Ben de o törene arkadaşlarımla beraber katıldım. Konuşmanın bir bölümünde bu konulara da değinmek durumunda kaldık. Orada dört temel strateji oturtturmaya çalıştık. Mahalli idareler seçimleri mademki zamanında yapılacak, o zaman bu tartışmalara da cevap teşkil edecek ve MHP’nin görüşlerini netleştirecek bir yaklaşımla yorumlamaya çalıştık.
CUMHURBAŞKANLIĞI HÜKÜMET SİSTEMİ’NİN KALICI OLMASI LAZIM
Şunu söyledik: Bir defa Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi artık geri dönülmez bir yoldadır. 16 Nisan’da yapılan referandumda hukuki boyutunu, 24 Haziran’da da demokratik boyutunu kazanmıştır. Ve artık Türkiye’de yeni bir yönetim sistemi olarak kalıcı ve istikrar sağlayıcı bir anlayışla yoluna devam etmesi gerekiyor. İşte bu anlayışı sürekli kılabilmek için demokrasi içinde, seçimler kapsamında yerel yönetimler sistemi var. O zaman yerel yönetimler sistemi Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nin kalıcı olabilmesi için bir izdüşümü olan bir seçimdir. Dolayısıyla bu seçimi önemsemek lazımdır. MHP olarak hareket noktamız buradadır. Bu esas dahilinde yorumlamaya çalışıyoruz. Mahalli idareler seçimleri çok geniş kapsamlıdır. Bin 300’e yakın, hatta aşan belediye başkanlığı seçimi var. Ona paralel olarak belediye meclisi, il genel meclisi üyeleri var. Bunları da sayısal olarak derleyip topladığınız taktirde her siyasi parti seçime girme hakkını elde ediyorsa, en azından 21 bin kişiyi tespit ederek belediye başkanı, belediye meclis üyesi, genel meclis üyesi olarak topluma takdim etmesi lazım.
MEŞRUİYETİ TARTIŞMAMALI
Eğer seçime 10 parti girme yeterliliğine sahip olursa, bu 231 bin civarındadır. Bu kadar yaygın seçimde Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nin meşruiyetini tartıştırmayacak bir sonucun elde esilmesi lazımdır. 24 Haziran öncesi ve sonrasında kendi aralarında ittifak oluşturanlar, 1946’dan bu yana uygulanmaya konmuş olan parlamenter sisteme dayalı bir dönüşü önermektedirler. Yani Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’ni reddediyorlar ve parlamenter sisteme döneceklerini ifade ediyorlar. Bu anlayış için mahalli idareler seçimleri önemli bir araçtır. Yani mahalli idareler seçimlerinde bugün Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’ni yönetenler, beklenen sonucu alamazsa hemen Türkiye’de Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nin meşruiyeti üzerine bir tartışma başlatmaya niyetliler. Buna hazırlanıyorlar. Biz de bunları önleyebilmek için, MHP olarak, bir öneride bulunuyoruz. Bu öneri dört aşamalıdır.
Birincisi: Hem uluslararası kuruluşlar, hem Türkiye ile ilgilenen devletler ve onların birtakım odakları, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’ni destekleyenlerin 3 büyükşehirde istedikleri sonucu alamamaları durumunda, “Sistem meşruiyetini kaybetmiştir. Halk benimsememiştir. Bu sistemden ayrılmanın yolları nedir” diyerek, bir istismar siyaseti geliştirebilirler.
İTTİFAKIN ÖNCELİĞİ 3 BÜYÜK ŞEHİR OLMALI
Üç büyükşehir Türk siyasetine damga vuran şehirlerdir. Türk siyasetini yönlendiren şehirlerdir. Çok sayıda parlamenter, üç büyükşehirden Meclis’e doğru akış sağlamaktadır. Burada dikkat edilmesi gereken konu şudur: Üç büyükşehirde mutlak suretle ‘Cumhur İttifakı’ temelinde uzlaşan, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nden yana olan bir sonucun elde edilmesi hem sistemin kökleşmesi ve yerleşmesi hem de Türkiye’nin demokratikleşme sürecine girmesi ve toplumun normalleşmesi açısından önem arz etmektedir. O sebepten dolayı, burada da partiler bir araya gelir, yani 24 Haziran öncesindeki birtakım ittifaklar bu seçimde oluşur. Çevredeki kriz, ekonomideki gelişmeler, toplum dokusundaki etnik ve mezhepsel ayrışmalar hepsini üst üste koyduğunuzda, Türkiye yeni bir sisteme geçmiş ama tartışmaları tükenmemiş bir ülke konumunda olur. Bunun ortadan kalkması lazım.
KAYIPLAR BÖLÜCÜLERİ CESARETLENDİRİR
Bir konuya daha dikkat etmek gerekiyor: Eğer bu 30 büyükşehirde, CHP – HDP eklemlenmiş bir yapıda seçime girer ve adayların içerisinde PKK yanlısı veya PKK’lı kişiler de aday gösterilir, bundan da sonuç alınırsa, bu defa terörle mücadelenin bir boyutu tartışmaya açılır. O boyut 30 büyükşehir ve Batı illerimiz…
Üçüncü bir konu daha vardır: Türkiye, 15 Temmuz öncesi ve sonrasında 101 büyükşehir, il, ilçe, belde seçim çevresini kayyıma götürmek mecburiyetinde kalmıştır. Kayyım ülkeyi 15 Temmuz’dan bu yana yönetiyor. Hendekler kapatılıyor, PKK’nın tesir alanı daraltılıyor, kaynakları kurtulmaya çalışılıyor. Türkiye’nin Güneydoğu Anadolusu’nda en azından 22 il, 148 bin kilometre toprak üzerinde, 8 milyonu aşkın bir nüfusun yaşadığı bu yerler, yeniden PKK davranış modelleri ile karşı karşıya kalmamalıdır. Kayyım herhangi bir parti değildir. Devletin yönetiminin vermiş olduğu kararlarla şekillenmiş olan bir belediye yönetimidir. Kayyımlar kimlerdir? Kaymakamlardır, vali yardımcılarıdır, yani devlettir. İki buçuk seneye yaklaşan bir süreçte kayyımla yönetilen belediyeler, CHP’nin aşırı derecede ısrarlı bir tarzda, demokrasi, insan hakları vs gibi kavramlar altında HDP ile ilişki kurarak, Türkiye’yi bir yönetim şekline tekrar döndürmek istemesi, bazı sorunları beraberinde getirir. 94 tane PKK’lı belediye, 8 tane de FETÖ’cü belediye yönetimi vardı. Bunların tekrar sonuç alması hali, terörle olan mücadeleyi sıfırlar. Türkiye’nin varlığı, toprak bütünlüğü tartışmaya açılır. Ve bölücü faaliyetler tekrar cesaretlenir. Kuzey Irak’ta, Suriye’de bu konuda da büyük iddialar ortaya konur ve bundan da yararlanan küresel güçler olur. Bu sebepten dolayı bu kayyım atanmış belediyeler mutlak suretle PKK ve FETÖ kontrolünden çıkarılmalıdır.
CHP SAĞDUYULU DAVRANMAK ZORUNDA
Televizyon programında, “Bu nasıl olacak, bunları kim belirleyecek? Acaba istihbarat kuruluşları bunlara doğru bilgi mi verecek” gibi konuşmalar oluyor. Türkiye’nin kayyımdan kurtulup, yeniden bir belediye seçim anlayışı etrafında bütünleşmesini gölgeleyecek ama PKK’ya da yandaş olabilecek ifadeler söylüyorlar, bu doğru değil. Kim olursa olsun… HDP, PKK’nın – bu tür bir eğilimin – orada tekrar belediye kazanma şansını kırabilmek için bu söylemlerin karşısındaki düşüncenin, o bölgede belediye seçimlerinde egemen olması lazım. Onun için de kayyımla atanmış olan belediyelerde mutlaka CHP’nin, diğer siyasi partilerin tekrar kayyım öncesine dönüşebilecek bir yerel yönetim yapılanmasına müsaade etmeyecek sağduyu ortaya koyması lazım.
VAR OLAN BELEDİYELERİMİZ YOK SAYILAMAZ
Dördüncü maddemiz de, biz bir siyasi partiyiz ve Allah nasip ederse 8- 9 Şubat’ta 50. yılımızı kutlayacağız. Köklü bir yapısı olan MHP’nin var olan belediyelerini yok kabul ederek, seçimlere başka türlü bir yaklaşım içerisinde, belediyelerden tamamen kendisini uzak tutan bir davranış ortaya koyması mümkün değildir.
İki şartımız var: MHP 2014 yılında, 30 Mart’ta, almış olduğu belediyeleri koruyabilmeli ve mümkün
olduğu kadar da sayısal yönden artırabilmeli. Bu da dördüncü stratejimizdir.
TAM BİR İŞBİRLİĞİ HEDEFLENMELİ
Bununla ilgili ortaya birtakım değerlendirmeler koyarken, yerel yönetimlerin de özelliğini iyi anlamak lazım. Yerel yönetimlerde tabi bir işbirliği vardır. Her ilde ilçede, aynı ilin ilçelerinde dahi bu farklılık gösterir. Geniş aileler vardır, değişik partiler vardır, değerli şahsiyetler vardır. Seçim alabilmek için eş-dost, akraba devreye girer; mahalleler, köyler, devreye girer ve bir kişi üzerinde anlaşmanın yolu
aranabilir. Sözgelimi bir ilçenin 15 belediye meclis üyesi varsa, aday olan kişi bunlardan bazı dağıtımlar yapmak suretiyle kendisini seçtirebilecek bir yeterliliğe kavuşmak ister. O sebepten dolayı hangi partiden olursa olsun herkes birbirleriyle ilişki kurarken aynen şu tabiri kullanır: “Emmoğlu kusura kalmayın, bizim aileden bir kişi adaylığını koydu, artık ona vereceğiz. Bu genel seçim değildir. Genel seçim olsa partime veririm. Dolayısıyla o arkadaşımızın seçilmesini istiyoruz. Bir de laf aramızda bize de belediye meclis üyeliği veriyorlar” gibi… Yani ister Cumhur İttifakı olsun ister Millet İttifakı olsun burada hiç söz geçmez. Burada tabi ittifak vardır, tabi dayanışma vardır.
GÖRÜŞMELERE BAŞLANMADI
Böyle bir yapılanmaya istikâmet kazandırabilmek için, Türkiye genelinde Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nin yaşatılabilmesi, Türkiye’de kökleşebilmesi, derinleşebilmesi, yoğunlaşabilmesi için yerel yönetimlerde acaba bu ruhu yaşatabilir miyiz? Bunun için de bazı görüşmeler yapılabilir mi? Henüz bu görüşmeler başlamadı. Bu görüşmelerin kimler neresinden nasıl olacağı belli değil.
CUMHUR İTTİFAKINI MİLLET İSTİYOR
Ama toplumda bir kanaat var: ‘Cumhur İttifakı’ndan yana olanlar var, AKP’nin içinde karşı olanlar var, ne var? Bol laf var. Bunu ortadan kaldırabilmek için seçime yakın bir ortamda bu iş nasıl olacak? Bütün siyasi partiler rakamları masanın üstüne koymuştur. “Nerede nasıl alırım, nerede ikinci partiyiz, hangi faaliyetle hangi adayla birinci parti olurum? Şu olur, bu olur” gibi değerlendirmeler olur ama Türkiye’de bazı çevreler de ‘Cumhur İttifakı’nın devamını istiyor.
Devamını isterken, “Şurası senin, burası benim” gibi basit bir paylaşım yerine, az önce söylediğim anlayış çerçevesinde yeni bir sistemin, ülkeyi yönetim biçiminin başarıya ulaşabilmesi için gerekli olan yerel yönetimler davranışıyla beslenmesini önermek durumundadır. MHP’nin önerdiği budur. Mesela Etimesgut bizim 2014 yılında kazandığımız belediyedir. Polatlı, Adana aynı şekildedir. Orada konuştuk ve başarılı gördüğünüz belediye başkanına halk nezdinde teşekkür ettik, iltifat ettik, “Belediye başkanımız olarak başarılısınız. Gelecekte de bu başarınızı daim kılacak olan belediye başkan adayımız olabilirsiniz. Allah yolunuzu açık etsin” dedik. Bu ne demek? MHP buralarda, “Ben ittifak yapıyorum” demiyor. Burada, “Ben bu belediyeyi yönetiyorum, şimdi de yönetmeye talibim. Bazı hizmetler yarım kaldı, değişim var, gelişme var. MHP olarak buraya damga vurmak istiyorum” anlayışıyla yaklaşıyoruz.
– AKP’yle bir görüşme talebiniz oldu mu? Ya da oradan size bir talep geldi mi?
Hayır, böyle bir talep henüz doğmuş değil. Bazı kişiler, partilerin konuyla ilgili yetkilileri, bir araya gelebilir mi sorusunu soruyor. Evet gelebilir. Biz de Genel Başkan Yardımcımız, Mahalli İdarelerden Sorumlu Sadir Bey’e (Sadir Durmaz) “Eğer sizinle görüşmek isteyen olursa, biraz görüşme yapabilirsiniz” diye ifade ettik.
– İttifakın 30 büyükşehirde ya da sadece 3 büyükşehirde yapılacağı iddiası var…Nasıl olacak?
Bizim böyle bir iddiamız yok. Bu iddiada olanlar var. Trump’dan tutun Merkel’e, Merkel’den tutun Fransa’ya kadar herkes üç büyükşehir ile ilgili… Bu gibi şeylerle ortalığı karıştırmanın gereği yok. Ben tamamen bu tür anlayışlar dışında bir perspektif ortaya koyuyorum. 3 büyükşehirde sonuç HDP ile CHP’nin, “Biz burayı kazandık” sözü olursa, bu taktirde ikinci yapacakları iş hemen o gece “Recep Tayyip Erdoğan istifa etsin, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi meşruiyetini kaybetmiştir. Hemen parlamenter sisteme dönelim” olur. Nasıl döneceklerse? Al sana yeni bir tartışma. Bu tartışmayı sabırsızlıkla bekleyen birçok kişi de var.
PROTOKOL ÇOK DA GEREKLİ DEĞİL
– İttifak bir protokol çerçevesinde mi olacak?
Karşılıklı görüşerek, uzlaşarak… Uzlaştığınız yerleri bir protokole bağlayabilirsiniz. Ama protokole de gerek yok artık, böyle ruh ikizi gibi olanlarda var yani…
İTTİFAKIMIZ ASLA BOZULMAZ
– İki partinin de aday çıkarması halinde ittifakın ruhu zedelenir mi?
Zedelenmez. Bu bir seçimdir. Onlar çıkar, yoksa biz de çıkarız… Bizim çıkardığımız yerlerde onlar da çıkarabilir. “Hadi gelin, burada beraber bir aday etrafında bütünleşelim” denilebilir… Bunlar hep konuşulur. Ama ‘Cumhur İttifakı’ basit bir ittifak değildir, önemli bir ittifaktır. Efendim, “Şu olaylar olursa ittifak bozulur” yazıyorlar bazı gazeteler… İttifak mısır püsküllü değil ki en ufak bir rüzgârda
sallansın. Yel kayadan bir şey almaz. Türkiye Cumhuriyeti devleti, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi ile yoluna devam edecek. Bunun geri dönüşü olmaz. Olursa çok büyük kaoslar yaşanır. O sebepten dolayı ne gerekiyorsa yapılacaktır.
ERDOĞAN’IN BOŞLUĞA DÜŞECEĞİNİ ZANNETMİYORUM
– AKP kanadından ittifaka ilişkin bugüne değin ‘istekli’ bir yaklaşım gelmedi… Doğru bir davranış. Ülkeyi yönetiyorlar. Hemen aceleyle, dolduruşla, dört lafla bir strateji ortaya koyarlarsa, işleri var. Seçimi de dikkate alırsanız 5 ay var. Recep Tayyip Erdoğan Bey’in böyle bir boşluğa düşeceğini zannetmiyorum. Çok daha dikkatli davranacak ve tecrübesini konuşturacaktır.
– Adana’yı açıkladınız… Manisa, Mersin devam edecek mi?
Cümlemi geniş kullandım ben.. Kazandığınız yerleri kaybetmemek için dördüncü
stratejimiz budur.
– İttifak halinde aday çıkarmama durumu söz konusu olur mu?
Biz adaylarımızı çıkarırız ama aday çıkaracağımız yer olur, çıkarmayacağımız yer olur. İstanbul’da aday çıkarttık. Samimi konuşuyorum, İstanbul’da çıkarttığımız adayların geçmişte ne kadar oy aldıkları belli. Aday çıkartıp, belediye başkanlığını kazanamayacağınız yerde bir aday çıkarıp, “Bizim de adayımız var” demenin bir manası var mı? Ama ilçelerinde bizim de aday çıkartacağımız yerler var. Şimdi bütün
bunlara dikkat ederek konuşuyoruz biz. Olmayacak olan bir şeye ‘olur’ damgası vurarak, kendi siyasetimizi şekillendirmeye çalışmıyoruz. Gerçekçi davranıyoruz.
– Sadece belediye başkanlığı yok, belediye meclis üyelikleri de var…
Evet. Mesela koskoca İstanbul’da bizim büyükşehir belediyesinde bir tek üyemiz var.
– İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nde aday çıkarmıyorsunuz, onu mu anlamalıyız?
Ben de onu söylüyorum. MHP, İstanbul’da bir aday çıkartarak, kendi kendini kandırarak, Türk siyasetinde varlığını devam ettiremez. Çünkü aday çıkardığınız vakit kazanabilecek oran bizim için geçerli. Böyle bir durum karşısında kamuoyunda tartışmaya açıp, bazı isimleri söylemenin gereği yok. Türkiye’de diğer siyasi partiler de böyle netleşmeli. Elimizde dökümler var. CHP’nin aday çıkaracağı bir yerde örneğin, alacağı oy belli. Şimdi niye ısrar edecek? O da bir başka formül bulacak. Bu yerel yönetim. Biz yerel yönetimin ilçelerini ortaya koyarken Türkiye Cumhuriyeti devletinin varlığını esas alıyoruz. Geçmişte yaşandı bunlar. Örnek vermek istiyorum. 1989 yılında, ben genel sekreterdim. Yerel seçime gidiyoruz. Tanıdığımız bildiğimiz bir arkadaşımızı davet ettim ve “Geniş bir ailenin evladınısınız. MÇP’nin belediye başkan adayı olmanızı istiyorum. Gidin bir ön çalışma yapın” dedim. Bir gün sonra geldi. Annesi merak etmiş, “Bu ani gelişin bir sebebi olsa gerek” demiş. O da, “Genel
sekreterimiz benim belediye başkan adayı olmamı istiyor” deyince annesi, “Olmaz evladım. Çünkü dayın ANAP’tan aday. Dayının karşısına seni çıkartamam, ailede sıkıntı yaratamam. Genel sekretere hürmetlerimi bildir, aday olmayacağını söyle” diyor. Şimdi orada siz istediğiniz kadar bir aday çıkartacağız de. Oyun yarısından fazlası zaten onların. Sonra genel seçimde bunları husumete çevirmenin de bir manası yok.
ANKARA VE İZMİR
– Ankara için de geçerli mi? İzmir için mesela…
Ankara’ya bakacağız. Hepsine bakacağız çalışıyoruz üzerinde. Ama o dediğiniz isimlerden bazıları aday olursa yeme de yanında yat derler ya. Karşılığı olmayan insanları CHP’ye kim telkin ediyor? Birkaç köşe yazarı var yine yazıyorlar, “Keşke o olsa…” O zaman Mevlüt Bey(Mevlüt Karakaya) adayımızdı nelerin olup bittiğini biliyoruz.
– Çok büyük bir özveride bulunuyorsunuz İstanbul’da aday göstermeyerek…Aynı şekilde karşıdan da bir özveri bekliyor musunuz? Adana, Mersin ve Manisa için…
Bizim anlayışımızı anlayanlarla yola gidilir. Anlamayıp “İlle de benim dediğim olacak” diyenleri de sırtımızda küfe yok, taşımak mecburiyetinde değiliz. Yani gerçekçi siyaset yapmaya çalışıyoruz. Türkiye’yi düşünerek yapmaya çalışıyoruz.
KAYBEDECEKSEK ADAY GÖSTERMEZDİK
– Adana, Mersin’de kaybetme endişeniz var mı?
Niye aday taktim edeyim ki! Hüseyin Sözlü diye ilan ettim. Kaybedeceksek niye aday gösterdik, yazık değil mi çocuğa? (Gülüyor)